Ekonomik ve Mali Analiz

23 Mart 2016 Çarşamba

Bankalar çok kâr ediyor fenomeni!

16:48 Posted by Hacker62 No comments
pilot
Her üç ayda bir ekonomi gündemimizi meşgul eden konulardan biri bankaların çok kar elde etmesi meselesi. Konu adeta bir fenomen haline dönüştü. Elde edilen karın yüksekliğini eleştiren ve bu karın normalliğini savunan iki taraf var. Bir de konuyu kendisine göre yorumlayan kalabalık bir kitle. Tarafların argümanlarını dinlediğiniz zaman bir şeyin gözden kaçtığını fark ediyorsunuz. Ne karı eleştirenler ne savunanlar ne de uzaktan görüşlerini bildirenler gerçeği tam olarak kavrayamamışlar. Aslında tüm mesele sıvı yasağı nedeniyle uçağa alınmayan bir şişe suda saklı. Nasıl mı?

Uçaklarda sıvı kısıtlamasının yeni başladığı günlerden biriydi. US Airways adına çalışan bir pilot, Elwood Menear, 13 Ocak 2002'de Philadelphia Havaalanına giriş yapıyordu. Yapılan kontrolde çantasında "1 şişe su benzeri" bir şeye rastlandı. Kurallar gereği bunu bırakması istendi. Elwood kuralları biliyordu ve pek rahatsız olmadı. Görevli suyu alırken Elwood görevliye doğru eğilerek bir şeyler fısıldadı. Söylediği tek cümle söz işini kaybetmesine ve tutuklanmasına sebep oldu. Dava aylar sürdü. Elwood US Airways'deki en akıllı pilot muydu bilmiyoruz ama gerçeği kavrayabilme yeteneği en gelişmiş pilot olduğu açıktı. Bugün bile havacılık sektörü Elwood'a henüz cevap verebilmiş değildir. Aylar süren hukuki kavgalara sebep olan Elwood ne mi demişti? Aynen şunu: "Niçin bir şişe su nedeniyle kaygılanıyorsunuz ki, ben istersem uçağı düşürebilirim."

Bankaların çok kar elde etmesi meselesine yeniden geri dönelim. Bankaların elde ettiği karın neredeyse tamamına yakını verilen kredilerin içinden alınan faiz ve komisyonlardan elde edilir. Havale ve hesap ücretleri benzeri bankacılık hizmetlerinden elde edilen karlar toplam kar rakamı içinde son derece önemsiz durur. Her çeşit krediler, kredi kartları ve overdraft hesaplar benzeri kredi işlemleri sonrası açılan krediler karşılığı alınan faiz ve komisyonlar bankaların karını oluşturur. Yani elde edilen gelir ticari şirket mantığıyla yapılan bir işten değil, merkez bankalarının asli görevi olan para basmayı bankalara devretmiş olması nedeniyle yapılan işten elde edilmektedir. Elde edilen gelirler tümüyle para yaratma sürecinin karşılığı olarak alınmaktadır. Bir bakıma müşterilerin kendi paralarına dokunulmaz. Verilen kredi üzerinden komisyon ve o kredinin işletilmesinden elde edilecek gelir üzerinden faiz alınır. Şimdi meseleyi biraz daha açıklığa kavuşturalım.

Bir ekonomi düşünün, bir yıl içinde kredi kartlarıyla 500 milyar liralık harcama yapıyor. Bireysel kredi ile yaptığı harcamalar 300 milyar liranın üstünde. Şirketlerin kullandığı krediler ise neredeyse 1 trilyona yaklaşıyor. Kısaca söylemek gerekirse ekonomi krediyle yürüyor hale gelmiş. Harcamaların neredeyse tamamı bankalar tarafından yaratılan krediler ile yapılıyor. İşte, bankaların elde ettiği kar da bu krediler üzerinden alınıyor.

Şimdi basit bir düşünce deneyi yapalım. Bankalar tüketici kredilerinden yeterli faiz alamıyorum diye bu tür kredileri azaltsa, kredi kartlarından aidat geliri elde edemiyorum diye kart vermeyi durdursa, ticari kredilerden alınan komisyonlar tatmin etmiyor diye bu tür kredileri yavaşlatsa sizce bu ekonominin hali ne olur?

Fazla düşünmeye hiç gerek yok. Yanıt Elwood'un sözlerinde saklı. "Niçin bir şişe su nedeniyle kaygılanıyorsunuz ki, ben istersem uçağı düşürebilirim."


İşte, tüm mesele budur. Bankaların yarattıkları para karşılığı elde ettikleri gelirler nedeniyle eleştirilmeleri hatadır. Buradaki dengenin ne olacağına karar verecek olanlar yine onlardır. Çünkü ekonominin pilotu artık bankalar ve isterlerse uçağı düşürebilirler.

Ekonomi yorumcularımızın en acayip 9 lafı!

16:35 Posted by Hacker62 No comments

wall stret
Ekonomi ve finans yorumculuğu giderek popülerliğini arttırıyor. Cebinde 100 doları ya da hesabında 2 lot hissesi olandan üniversitede akademisyenlik yapana herkes sosyal medyada yorum yapıyor. Hemen ardından da yaptıkları şeyin yatırım tavsiyesi olmadığını söylüyorlar. "Dolar yükselecek" şeklinde yorum yaptıklarında düzenleyici kuruluşların peşlerine düşecekleri gibi bir paranoyaya sahipler herhalde. "Evi arabayı sattım, altın aldım; altın yükselecek. Yatırım tavsiyesi değildir." E nedir kardeşim öyleyse? "Ben yaptım, siz yapmayın" diye mi yazdın? Hemen karşı yorum gelmekte gecikmiyor: "Maalesef arkadaşlar düşecekkkk! Yatırım tavsiyesi değildir." Biz daha diğer arkadaşın kim olduğunu düşünürken sen nereden çıktın birader. Buffett adına "fuatavni"lik mi yapıyorsun? "k" harfini dört kere arka arkaya yazınca yorumuna gerçeklik ve kesinlik kattığını mı düşünüyorsun? Yatırım tavsiyesi değilse kendin için yazıyorsun öyleyse; insan kendi için not ya da hatıra defteri yazmaz mı? Yoksa herkes yazıyor, ben de yazayım diye mi düşündün? Ya da çıktın televizyona, "yatırım tavsiyesi değildir" diye diye bir şirketin hisse senedinin düşeceğini söyledin. Hatta koro tutup onlara da yatırım tavsiyesi değildir diye şarkı yaptırdın. Sosyal medya hesabında da bunu tekrarlamaya devam ettin. Hisse senedi de düştü. Şimdi "yatırım tavsiyesi değildir" demenin seni kurtaracağını mı düşünüyorsun?

Kısacası bu "yatırım tavsiyesi değildir" hadisesi karmaşık bir meseledir ve çözümlenmesi bu kadar basit değildir. Parasını bu asılsız yorumlara göre harcayacak birileri varsa, bu da ayrı bir sorundur zaten. "Evlilik vaadiyle kandırılan kız" misali araştırılması gerekir.

Zaten şaşılası bir durum daha vardır. Yazdıklarının altına "Yatırım tavsiyesidir" diyen bir kişiye bile rastlayamazsınız. Ne kadar tuhaf değil mi? Anlaşılan yatırım tavsiye yapmak seks gibi bir şey; toplum önünde yapılması mazur görülmüyor. Yatırım tavsiyesini herkesin eşine ya da sevgilisine yapması gerekiyor. Neyse bu konuyu fazla uzatmayalım. Anlaşılan "yatırım tavsiyesi değildir" demek "popomdan uyduruyorum" demenin görgü kurallarına göre oluşturulmuş şekli galiba.

Yatırım tavsiyesi olmayan yatırım tavsiyelerine baktığımızda ise daha tuhaf bir durum çıkıyor karşımıza. Yorumlarda kullanılan ifadeler gizli bir tarikatın iletişim sözcükleri gibi. Soyut, bulanık ve tam olarak neyi anlattığı belirsiz. Evrensel gibi gözüken bir dizi kavram kullanılıyor ama ne anlatılmak istendiği tam olarak anlaşılmıyor. Bu bulanık dilin en temel ögelerini bulmak için bir araştırma yapalım dedik. Finans ve ekonomi yorumlarını inceleyerek yorumlarda en çok kullanılan ifadeleri bulduk. Bunlarla ne ifade edilmek istendiğini ve aslında bunlardan ne anlam çıkarılabileceğini kıyasladık. İşte ekonomi yorumcularının yorumlarında en fazla kullandığı 9 kavram ve karşılaştırmalı anlamları:

1- Piyasa aktörleri

Anlatılmak İstenen: Piyasa dinamikleri içinde etkin olması ihtimal dahilinde olan düzenleyici kuruluşlardan büyük yatırımcılara kadar herkes.
Anlaşılan: Aslında piyasalar sadece aktörlerin yer aldığı, aktrislerin olmadığı "maço" yerler değildir. Erkek ekonomi yorumcularının yorum yaparken kullandıkları üç ses aşağıdan tiz sesleri piyasaların efemine yerler olduğunu bile düşündürtebilir. Hatta yorumcuların kıvırmadaki ustalığına bakarak piyasanın aktör değil dansöz dolu olduğunu bile düşünebilirsiniz. Ama her halükarda "alemin kralı"nın onlar olduğunu herkes kolayca sezer.

2- Beklentiler paralelinde

Anlatılmak İstenen: Ekonomik öngörü sahiplerinin daha önceden öngörebildiği bir durumun gerçekleşmesi.
Anlaşılan: Mesela "Milli gelir beklentiler paralelinde gerçekleşti" diyen bir yorumcu aslında şunu demek ister: "Üzerinde konuşup çenemi yormaya değmez. Zaten böyle olacağını ben biliyordum." Senin de aklından şu geçer: "Ya, koca ülke üç ay boyunca gece gündüz çalışıp çabaladık, bir milli gelir ortaya çıkardık ama zaten arkadaşlar bunu önceden biliyormuş..." Acaba çalışmasa mıydık diye aklından geçirme çünkü onlar bunu da bilirler. Çünkü ekonomi yorumcuları bir ülkenin ne kadar üreteceğini zaten hep bilirler. Onlar bilemese bile "canikosu" mutlaka bilir.

3- Piyasanın ne tepki vereceği önemli

Anlatılmak İstenen: Bir gelişme sonrası piyasanın nasıl etkileneceği sonraki gelişmeler için de belirleyici olacak.
Anlaşılan: Piyasa tepki verebildiğine göre canlı olsa gerek. Yorumcunun normal ifadesine bakarsan samimi bir arkadaşı bile olabilir. Hatta asker arkadaşı bile olabilir. Ama kesin olan şey tepki verebildiğidir. Kızabilir, gülebilir, memnun olabilir, hatta küfür bile edebilir. O nedenle dikkatli olmanız gerekir.

4- Borsanın nabzı

Anlatılmak İstenen: Borsa endeksinin değişimi.
Anlaşılan: Borsa da sizin gibi etten kemiktendir. O nedenle de kan akışı vardır ve bu akışın sürekli ölçülmesi gerekir. Öğrenmeniz çok işinize yarar. Ayrıca şunu da unutmayın. Ekonominin nabzı, para piyasalarının nabzı, doların nabzı hatta altının bile nabzı vardır. Kendi nabzınızı boşverin, bunlara bakın.

5- Tepki alımı

Anlatılmak İstenen: Borsanın yeteri kadar düştüğünü düşünenlerin hisse senedi alması.
Anlaşılan: Bizim "gül gibi" borsamız vardı, hep yükseliyordu. Ama siz kendini bilmezler bizim borsamızı düşürdünüz. Biz bunu hiç hak etmiyorduk. Bir araya geldik ve dedik ki, borsamızı düşürenlere bir tepki verelim ve hisse senedi alalım. İşte, bak aldık. Herhalde bir daha gücümüzü test etmeye kalkmazsınız.

6- Beklenti satın alındı

Anlatılmak İstenen: Gerçekleşen olayın piyasaya etkisinin daha önceden öngörülerek fiyatlara yansıtıldığı.
Anlaşılan: Beklentiyi yaratan bilgiyi öğrendiğinizde yatırım yapmanız bir işe yaramaz. Çünkü bazı "anasının gözü" yatırımcılar bunu çok önceden öğrenip yatırım yapmışlar ve fiyatları yukarı çekmişlerdir zaten. Sen resmen uyumuşsun; bak adamlar ne kadar zeki. Sana tavsiyem daha öngörülü olman. Mesela Einstein ne diyor; "3. Dünya savaşını bilmem ama 4. Dünya savaşı taşlarla yapılacak." E ne duruyorsun, beklentiyi satın alıp hemen taş üreten bir şirketin hisse senetlerini alsana.

7- Endeks 83.000 seviyelerine tutunmaya çalışıyor

Anlatılmak İstenen: Borsanın düşme ihtimalinin yükselme ihtimalinden daha fazla olduğu.
Anlaşılan: Ne güzel yükseliyordu borsamız, ama ortaya çıkan gelişmeler borsamızı düşüşe geçirdi. Şimdi batmamak için tutunacak bir dal arıyor. Bunu yapanların ocaklarına ateş düşsün inşallah.

8- Alıcılı açılış

Anlatılmak İstenen: Borsanın işleme başladığı dakikalarda endeksin yükselmesi.
Anlaşılan: Demek ki bize öğretilen hatalıymış. Bir alıcıya karşılık bir satıcı olması gerektiği doğru değilmiş. Sadece alıcı olunca da borsa çalışabiliyormuş. Hisse senetlerini birinden almadığına göre gökten düşenleri topluyor demek ki...

9- Eş zamanlı veri akışı

Anlatılmak İstenen: Verinin açıklanır açıklanmaz sizi sunulacağı.
Anlaşılan: Zaten canlı yayındaysak bunu bir daha söylemenize neden gerek var ki? Canlı yayındayken banttan yayın yapılabiliyor mu? Neyse, bu paradoksal durumu açıklamaya kalkışırsak işin içinden çıkamayız. Erol Evgin'in dediği gibi: Hani bir hisse kayar ya; Hani ardından trend kırılır ya; İşte öyle bir şey.


Bu kavramlarla hangi ekonomik çıkarımın yapılacağı bile belli değilken, bir de söyleneni yatırım tavsiye sanmak hiç akıllıca gelmiyor. Karar size kalmış artık. Ha, unutmadan ekleyelim. Bu makalede yazılanlar yatırım tavsiyesidir; yatırım yaparken mutlaka hatırlayın.

4 Mart 2016 Cuma

Senin kobran doğal mı yoksa çiftlik mi?

13:15 Posted by Hacker62 , , , No comments
Kobra
Katılım bankalarımızın sayısı her geçen gün artıyor. Finansal piyasalarımız için son derece olumlu bir gelişme. Piyasadaki oyuncu sayısının artması rekabeti, rekabet piyasa derinliğini, piyasa derinliği ise müşteri refahını getirecek bir durum. Fakat birçoklarının kafasındaki soru hala cevaplanmış değil: Katılım bankaları faiz vermiyorsa ne veriyor?

Temel yaklaşım katılım bankalarının müşterilerinden topladıkları paraları şirketlere fon olarak kullandırmaları ve oradan gelecek getiri ile para yatıran kişilere katılım payı olarak geri ödemeleri. Ortada ilk bakışta faiz yokmuş gibi gözüküyor. Fakat biraz daha dikkatli baktığınızda kafa karıştırıcı başka bir şeyle karşılaşıyorsunuz. Katılım bankalarının fon olarak yatırdıkları paraları alan şirketlere bakalım mesela. Muhtemelen bu şirketler büyük şirketlerdir. Diyelim ki bu şirketler borsada işlem gören beş yüze yakın şirket olsun. İyi ama bu şirketlerin istisnasız tamamı yatırımlarını faiz ödedikleri kredilerle finanse eden şirketler. Yani elde ettikleri getiriyi faiz ödedikleri krediler ile elde ediyorlar. Şimdi bu şirketlere kullandırılan fonlardan elde edilen getiri faizsiz mi oluyor?

Yanıtı merak ediyorsanız aşağıdaki hikayeyi okumanız yeterli:
Hindistan'ın İngiliz sömürgesinde olduğu günler... Ülke kobra yılanı sorunu ile mücadele etmeye çalışıyor. Her yanı saran kobra yılanları her gün yüzlerce insanı öldürüyor... Problemi çözmek isteyen İngiliz Valinin aklına parlak bir fikir geliyor: Öldürülen her kobra yılanı başına ödül vermek. Önce işler iyi gider. Hintliler yılan avına çıkar ve gördükleri her yılanı öldürürler. Elde edilen getiri oldukça iyidir. Fakat bir süre sonra gelirler azalmaya başlar. Çünkü öldürecek yılan bulmak adeta imkansız hale gelmiştir. İşte tam o anda birkaç uyanığın aklına dahice bir fikir gelir. Kobra yetiştirme çiftliği kurmak. Girişimci dahiler önce kobraları yetiştirip sonra kafalarını keser ve ödülü almaya devam ederler. Bu yöntem kısa sürede tüm Hindistan'a yayılır. Herkes çiftlik kurup kobra yılanı yetiştirmeye başlar. Sonra da hayvanları öldürüp ödüllerini tahsil ederler. Realite anlaşılıp ödül iptal edilene kadar binlerce kişi zengin olmuştur.

Bir ticari bankanın mevduata verdiği faiz ile bir katılım bankasının topladığı paraya verdiği katılım payı bu hikayedeki gibi bir farklılık içerir. İşte hepsi bu.

Faiz ve katılım payı arasındaki fark doğal kobra ile çiftlikte yetişen kobra arasındaki fark gibidir. Yani cevap aslında şu soruda saklıdır: Senin kobran doğal mı yoksa çiftlik mi?