Ekonomik ve Mali Analiz

1 Eylül 2015 Salı

Değişen yönetim şeklimizin 5 özelliği!

08:28 Posted by Hacker62 No comments

Yönetim şeklimizin değiştiği görüşü son dönemlerin popüler gündemlerinden. Birçok uzman tarafından da dile getiriliyor. Ama değişimin ne yönde olduğu konusu hala belirsiz. Değişen yönetim şeklimizin ne olduğu henüz tam olarak ortaya konulmuş değil. Herkesin anladığı bir şeyler var elbette ama değişen gerçekte ne?

Yönetim, düşünme ile başlayan bir aktivite olduğuna göre yönetim sistemindeki değişimin ne olduğunu anlamak için bakmamız gereken ilk yer hiç şüphesiz düşünce şeklidir. Düşünce şeklindeki değişimi anladığımız an yönetim şeklindeki değişimi de büyük ölçüde anlamış oluruz. Öyleyse gelin hep beraber ülkeyi yönetenlerin (ve hatta halkın) düşünce şeklini evrensel ölçütler doğrultusunda anlamaya çalışalım.

Değişen yönetim şeklinin 5 özelliği:

1- İnanç odaklı düşünme şekli
Küresel bir ankette katılımcılara şu soru yöneltilmiş: Gerçekten şeytan diye bir şey var mı? Bu soruya Malta'da %85 oranında evet yanıtı verilirken Letonya'da %9 oranında evet denmiş. Cevabın bu kadar farklı olmasının nedeni açıktı. Maltalılar dindar insanlarken Letonyalılar ateistti. Fakat araştırmacıların kafasını karıştıran başka bir şey vardı. Bu kadar basit bir soruya verilen yanıtlar nasıl bu kadar farklı olabiliyordu? Çünkü şeytanın varlığı gerçeklere dayandırılamayacak kadar uhrevi bir konuydu ve soru şeytana inanıyor musunuz şeklinde sorulmamıştı. Yani aslında verilmesi gereken yanıt her iki ülkede de (ortalama zeka insanlar için) %100 oranında "Bilmiyorum" olmalıydı. Ama maalesef soruyu her iki ülke vatandaşı da inandıkları şekilde algılamıştı.

İşte, inançlar düşünce şekline hakim olduğunda gerçekler anlamını yitirir. Tıpkı 11 Eylül sonrasındaki şu anket sonucundan geriye kalanlar gibi: 11 Eylül'ü Arap grupların yaptığı sizce doğru mu? Amerikalılar, %95 doğru; Endonezyalılar, %20 doğru.

Özetle, inanç odaklı düşünce sistemimiz vatandaştan yöneticiye güçlenmiştir.

2- Hata girişimciliği
Bugün Nobel Ekonomi Ödülüne aday gösterilmesi gereken ilk kişi D.Acemoğlu değil Edward Glaeser'dir bize göre. Hata Girişimcisi (entrepreneurs of error) deyimi son derece çarpıcı bir tanımlamadır. Glaeser'e göre bugün dünyadaki tüm önemli sorular (terörden ırkçılığa, dinden ayrımcılığa kadar) yanlış inançların ipe dizilmesiyle oluşturulmuştur. Amerikanın ne yaptığı ile ne olduğu arasında hiçbir bağlantı yoktur ama insanlar olduğuna inandırılmışlardır. Çünkü yöneticiler insanları öyle olduğuna inandırırlar. Politikacılar, aile, dini liderler ve basın Glaeser'in Hata Girişimciliği dediği inanca yönelik bilgi yayma kurumunun en güçlü merkezleridir. Bu merkezler, gerçeğin dağıtımıyla ilgilenmeleri gerekirken hatanın dağıtımını yapmaktadırlar.

İşte, ülkemizde aileden dini liderlere, politikacılardan medyaya değişen şey hata girişimciliğinin artmasıdır. Sosyal medyayla birlikte hemen herkes hata girişimcisi.

3- Bildiğinden daha fazlasını bilme
Son yılların en etkileyici devlet yönetimi çalışmalarından biri hiç şüphesiz Pennsylvania Üniversitesinden P.Tetlock'un araştırmasıdır. Ülke yönetimine odaklanan Tetlock, kamu yöneticileri, siyaset bilimciler, ulusal güvenlik uzmanları ve iktisatçılardan oluşan yaklaşık 300 uzmanın son yirmi yılda yaptıkları binlerce öngörüyü inceledi. Örneğin önümüzdeki 5 yıl içinde Suriye'de rejim değişecek mi ya da İtalya'da çoğunluk partisi gelecek seçimleri kazanabilecek mi gibi yüzlerce soru üzerinde uzmanların yaptığı tahminlere baktı ve tahminlerin ne ölçüde gerçekleştiklerini saptadı. Öngörüler büyük ölçüde başarısızdı. Ama Tetlock'u şaşırtan asıl şey bu değildi. Uzmanlarla yaptığı görüşmelerde son derece kaygı verici başka bir şey buldu: %96'sı doktora derecesine sahip olan uzmanlar bildiklerinden daha fazlasını bildiklerine inanıyorlardı.

İşte, bugün ülkemizdeki uzmanların da temel sorunu budur: Doğru olduğunu bilmedikleri bir konuda bile savundukları düşüncenin doğru olduğu hususunda sarsılmaz bir inanca sahip olmak.

4- Ultracrepidarianism
Telaffuzu zor bu sözcük hakkında internet üzerinde bir araştırma yaptığımızda, bir popüler sözlük yazarı haricinde kullananını görmedik. Dogmatizmin özel bir yan dalı kabul edebileceğimiz bu sözcüğün anlamı, ülkenin yönetim değişikliğinin de temelini oluşturuyor.

Sözcüğün türetildiği hikaye kısaca şöyle: Antik Yunanlı ressam Apelles, tablosunu eleştiren ayakkabıcıya şöyle der: Ayakkabıcı, sandaletten yukarı çıkma! Yani aslında demek istediği şudur: İnsanlar sadece bilgi sahibi oldukları konuda yorum ya da sistematik eleştiri yapabilirler; her konuda değil.

En sade vatandaştan en tepedeki yöneticiye kadar değişen yönetim şeklimizin temelini bu sözcüğün oluşturduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Kendi bilgi ve uzmanlık alanı dışındaki konularda fikir ve tavsiye verme alışkanlığı patolojik bir durum almış. Ultracrepidarianism artık yeni yönetim şeklimiz.

5- Ahlaki pusula
Herkes, vicdanı ile oluşturduğu bir ahlak anlayışına sahiptir. Bu oldukça doğal bir durumdur. Bazılarında daha güçlü bazılarında ise daha zayıf olabilir. Doğru ile yanlışın arasındaki farkı algılamayanımız yoktur herhalde. Ama iş problem çözmeye geldiğinde ya da ülke yönetmeye, yapmanız gereken ilk şey ahlaki pusulayı bir kenara koymaktır. Neden mi?

Mesela kürtaj konusuna mı eğiliyorsunuz; belli bir konunun ahlaki doğruluğu ya da yanlışlığı üzerine takılıp kalırsanız, konunun esasını kaçırırsınız. Ahlaki pusulanız, öyle olmadığı halde tüm cevapların açık seçik ortada olduğuna, doğru ve yanlış arasında net bir çizgi bulunduğuna ve en kötüsü de bu konu hakkında bilinmesi gereken her şeyi bildiğinize sizi inandırır. Siz de doğal olarak daha fazlasını öğrenmek için çaba sarf etmezsiniz.

Gemiciler de yıllarca pusulaya güvendiler. Ama kemerlerindeki metal tokanın pusulayı bozduğunu yüzyıllar sonra fark ettiler. Bakalım biz ne zaman fark edeceğiz?

Sen Fibonacci'yi öğrenedur; borsada bir kişiye yedi keriz düşüyor!

08:25 Posted by Hacker62 No comments
Ekonomi kanallarına her sabah göz attığınızda finansal astrologların yorumları ile karşılaşıyorsunuz. Destekleri, dirençleri, kur ve endeks tahminlerini öğrenerek piyasaların gün içinde nasıl hareket edeceğini görüyorsunuz. Gelişmiş yazılımlar ile yapılan bu matematiksel hesaplamalara inanmamak elde değil. Bir de konuşan kişi "uzman" olunca. Artık yapacağınız tek şey kalıyor geriye, inanmak. Fakat finansal piyasaların ruhuna biraz meraklı biriyseniz, akşam eve döndüğünüzde, sabah dinlerken not ettiğiniz tahminlerin gerçekleşip gerçekleşmediğini öğrenmek isteyebilirsiniz. Fakat göreceğiniz şeyin ne olduğunu size söyleyebiliriz. Tahminlerin bir teki bile doğru çıkmayacak. Deneyin, göreceksiniz.


"Ama siz de çok insafsızsınız" diyenler olacaktır. "Adamcağız nereden bilsin borsanın o gün çalışmayacağını kuzum!" İşte, biz de tam bunu diyoruz. Tıpkı o gün borsanın hizmet vermemesinin hiçbir program tarafından öngörülmesinin mümkün olmadığı gibi sayısız değişkenden etkilenen ekonominin, tarihi analizlerle öngörülmesi de mümkün değildir. Peki ama insanlar bu analizleri dinlerken nasıl düşünmesi gerekiyor öyleyse?

Sorun biraz da düşünce sistemimizdeki bir algılama hatasından kaynaklanıyor. Akıllı sandıklarımızın sahtekar, sahtekar sandıklarımızın akıllı olabileceğini düşünememek gibi psikolojik bir değerlendirme yanlışlığı yapıyoruz.

Dennis Nilsen, on beş kişiyi öldürüp dolabında saklamıştı. Jeffrey Dahmer ise on yedi kişiyi öldürüp cesetlerin bazı kısımlarını yemişti. Yakalandıklarında psikolojilerinin bozuk olduğuna herkes emindi. Sokaktaki insan haklı görünüyordu ama gerçek öyle değildi. Mahkemenin yaptırdığı tetkiklerde her iki katilde de manik-depresif bir bozukluk olmadığı, şizofreni belirtisi taşımadığı, ilaç veya fiziksel bir rahatsızlığa bağlı herhangi bir ruhsal hastalık göstermedikleri görüldü. Yani her iki seri katil de modern psikiyatri tanı ölçütlerine göre normaldi.

Buna karşın David Koresh, Jim Jones gibi yüzlerce kişinin ölümüne neden olan tarikat liderleri başta olmak üzere birçok sahtekar, karizmatik kişilikleri nedeniyle yıllarca normalmiş gibi değerlendirilmişlerdir. İnsanların güvenini kötüye kullanan bu sahtekarlar aslında psikolojik olarak hasta kişilerdi. Fakat ne yazık ki sokaktaki insan akıllıları deli, delileri akıllı sanmada yine başarılı olmuştu.

Finansal okur yazarlığı henüz "lale soğanı çılgınlığı" seviyesinde olan sokaktaki vatandaş için bu tür uzman bilginin mutlak gerçek gibi sunulması oldukça tehlikelidir. Uzman görünüşü altındaki kişilerin kendi matematiksel fantezilerine aşırı derecede inanmış görünüşleri insanları da etkilemektedir. Coşkulu ve karizmatik duruşları da eklenince bu tür kişilerin ne tür bir psikoloji ile bu tür tahminleri yaptıkları gözden kaçırılıyor. Yani kendi yatırım dünyamızın Jim Jones'larını, David Koresh'lerini yaratmış oluyoruz.

Kurbanlarından para elde etmek için onları kandıran birinin sahtekarlığına inancımız tamken; bu tür yorumları, diğer kanalların evlenme programları verdiği saatlerde, hemen hemen aynı entellektüellik seviyesine sahip izleyicilere sunmak sahtekarlık, paranoyak bir sanrı ya da psikotik bir bozukluk değil de nedir öyleyse?

Unutulmamalıdır ki, gelişen bir piyasada güven sahtekarları her zaman olacaktır. Önemli olan kendimizi bunlardan nasıl koruyacağımızdır. Anthony Storr gibi bazı psikoloji otoritelerine göre kendisi de bir güven sahtekarı olan Carl Gustav Jung'un toplumda bilinenden çok daha fazla şizofren olduğu fikrine inanmamak elde değil. O nedenle görev yine sokaktaki insana düşüyor. Hiçbir kanıtı olmayan ve eleştirel olarak incelemeye açık olmayan teknik analiz gibi "finansal inanç" sistemlerine artık itibar edilmemelidir. Finansal okuryazarlığı geliştirmek, hem korunmanın hem de yatırımlardan kazanç elde etmenin tek yoludur.

Kuşkusuz bu yazılanları kaba bularak bir kalemde silecekler mutlaka olacaktır. Ama emin ol, sen desteği, direnci, Fibonacci'yi öğreneyim derken; borsada bir kişiye yedi keriz düşüyor...

KISA İKTİSAT NOTLARI

NOTLAR

***-Teklif eğrisi --- MARSHALL
      -Azalan verimler yasası--- RİCARDO
      -Dış ticarette talep koşulları---J.S Mill
      -Fırsat maliyeti---------G.haberler
      -Sınırsız emek arzı ile büyüme modeli-------LEWİS
      -Sınırlı emek arzı ile büyüme modei-------NURKSE
      -Dengesiz büyüme modeli-------- Hırschaman
      -Dengeli büyüme modeli ------NURKSE
      -Yoksullaştıran büyüme modeli----J. Bhagwati

***Fayda kuramının öncüsü: jeremy benetham
      Azalan marjinal fayda: Gossen
      Marjinal faydanın öncüsü : jevons
      Dışsallığın ilk tanımını yapan : Adam Smith
      Dışsallığı ilk inceliyen : Wicksell
      Dışsallığı ilk ölçmeye çalışan : Marshall

***Genel denge analizi : WALRAS
      Kısmi denge analizi : MARSHALL
      Genel teori kitabı : KEYNES
      Milletlerin Zenginliği kitabı : A.SMITH

***Monopolcü rekabet piyasasının öncüleri ; ROBINSON VE CHAMBERLIN
***GATT kuruluş= 1947
      Dünya Ticaret Örgütü= 1995
      Türkiye IMF üyelik= 1947
      Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü= 25 HAZİRAN 1992
      OPEC =1960
      D8 =İslam Ülkeleri
      G8 Ülkeleri= ABD,Fransa,İngiltere,Almanya,İtalya,Japonya,Kanada,Rusya (Son katılan ülke Rusya'dır.)

***Tahvil arzı↑→Tahvil fiyatı↓→Faizler↑→Yatırımlar↓→Toplam talep kısılır (Sıkı para politikası    Tahvil arzı↑ = Para arzı ↓ )

***İçsel Büyüme Teorisi=Ekonomi literatüründe içsel büyüme teorisinin temellerini Romer veLucas atmıştır.  

***Toplumların ekonomik gelişmesini tarihsel bir yaklaşımla açıklamaya çalışan görüşler arasında W.Rostow modelinin bir ayrıcalığı vardır. Özellikle kalkış (take-off) aşamasındaki azgelişmiş ülkelerin kalkınma sorununa değinilmesi bu modelin önem kazanmasına neden olmuştur. Rostow’un modeli, modern tarihin seyri hakkında bir genellemeyi içermektedir. Bu kurama göre, her toplum ekonomik bakımdan aşağıda sıralanan evreleri geçirir.
             Geleneksel Toplum,
             Kalkışa (take-off) geçiş aşaması,
             Kalkış aşaması,
             Olgunluk aşaması,
             Kütle tüketim çağı.  

***Düşük malın
      --Gelir esnekliği -----> negatif(-)
      --Gelir etkisi --------->Pozitif(+)
      --Engel eğrisinin şekli ---> Negatif eğimli
      --Gelir esnekliği(em) < 0 'dır

***Gelir esnekliği(em)>0 ise bu mal üstün maldır.Üstün mallar da zorunlu ve lüks mal olmak üzere ikiye ayrılır.Zorunlu mal em<1  ;   lüks mal em>1 'dir.

***Çapraz fiyat esnekliği; ikame mallarda pozitif , tamamlayıcı mallarda negatiftir.

***Üretim Olanakları Eğrisi:
      --Teknolojiveri kabul edilir.
      --Orjine göre iç bükeydir.
      --Artan fırsat maliyeti vardır.
      --Eğrinin dışında kalan nokta ulaşılamayan noktadır ve fırsat maliyeti 0'dır.

***Fiyat tüketim eğrisi negatif eğimli ise; talebin fiyat esnekliği>1
                                  pozitif eğimli ise;  talebin fiyat esnekliği<1

***İkame etkisi normal ve düşük mallarda daima negatif
      Gelir etkisi normal mallarda negatif, düşük mallarda pozitif
      Giffen malında pozitif gelir etkisi >negatif ikame etkisi 

***  Enflasyon : Fiyatlar genel seviyesindeki sürekli artışlar
      Dezenflasyon : Fiyatlar genel seviyesindeki artış hızının yavaşlaması
      Reflasyon : Fiyatlar genel seviyesinin azaldıktan sonra artış eğilimine girmesi
      Stagnasyon: Ekonomideki büyüme hızının yavaşlaması (durgunluk)
      Resesyon : Ekonominin iki çeyrek dönem üst üste küçülmesi negatif büyüme olması 

***Bir ekonomi sıfır enflasyonla büyüyorsa orada enflasyonsuz büyüme geçerlidir.
     Bir ekonomide hem reel büyüme hem de enflasyon varsa enflasyonlu büyüme söz konusu demektir.
     Bir ekonomide reel büyüme sıfır ya da sıfıra yakın iken enflasyon varsa stagflasyon durumu geçerlidir.
     Bir ekonomide GSYH reel olarak küçülürken enflasyon da ortaya çıkıyorsa o ekonomi slumpflasyon ile karşı karşıyadır.  

***Mutlak gelir hipotezi=John Maynard Keynes
      Sürekli gelir hipotezi=Milton Friedman
      Ömür boyu gelir hipotezi=Franco Modigliani
      Nisbi gelir hipotezi= Duessenbery

***1929 Buhranı Sebepleri:
      Klasiklere göre reel ücretlerin yüksekliği
      Keynesyenlere göre efektif talep yetersizliği
      Monetaristlere göre para arzının zamanında ve yeterince artırılmaması

***Keynes Parasal Aktarım Mekanizması=Para politikası>>Faiz>>>Yatırım>>Reel GSYİH
      Monetarist=Para politikası>>Toplam talep>>Nominal GSYİH


***Milli geliri arttıran şırıngalar:
      -Yatırım harcamaları
      -Kamu harcamaları
      -İhracat
     Milli geliri azaltan sızıntılar:
      -Tasarruf
      -Vergi
      -İthalat

KPSS A GRUBU KİTAP LİSTESİ

07:34 Posted by Hacker62 , , No comments

Kitap Listesi-GÜNCEL


HUKUK

Ceza Hukuku-Ceza Muhakemesi Hukuku:  İsmail Ercan ***(2 dersi de içeren tek kitap alınmalı.Sayfa sayısı:360)
İcra ve İflas Hukuku:  İsmail Ercan*** (200 küsür sayfalı olan kitap iibflerin alması gereken kitaptır.)
Anayasa ve İdare Hukuku:  Zehra Odyakmaz ***
İdari Yargı:  Zehra Odyakmaz-İsmail Ercan ***
Borçlar Hukuku:  Safa Reisoğlu ***
Medeni Hukuk:  Bilge Öztan*** ve ya Agon Yayınları*** (İkisinden birisi yeterli)
Ticaret Hukuku: Agon Yayınları** ve ya Turgut Akıntürk***

 -- Kemal Gözler-Hukuka Giriş (Gerek yok)
 -- Ergun Özbudun-Türk Anayasa Hukuku (Gerek yok)
 -- Kamil Mutluer-Bütçe Hukuku (Gerek yok)
 -- Nurettin Bilici-Vergi Hukuku (Gerek yok)
 -- Nevzat Toroslu-Ceza Hukuku (Gerek yok)

NOT:Hukuka başladıktan sonra çok net söylüyorum ki bu kaynakların çoğu gereksiz ve boş yere yük.. Gerekli kitaplara *** koydum, bunları gönül rahatlığıyla alabilirsiniz.

***  Eğer 7 farklı kitaba tek tek çalışamam diyorsanız ve hukuk tekrarlarında fazla sorun yaşamak istemiyorsanız 2 cilt halindeki Murat Yayınları Hukuk Ders Notları kitabını alabilirsiniz.
Murat Yayınlarında 2. alternatif 1310 adlı kitabı. Bu kitapta çıkmış ve özgün sorular yer almaktadır. Tam bir bilgim olmamakla birlikte çalışma, bilgileri pekiştirme soruları var gibi. Gayet güzel bir kitap incelemenizi tavsiye ederim.***

***  Themis Hukuk Soruları kitabı mutlaka çözülmeli.Ben 3 defa çözdüm ve çözerken notlar alıp o notları sürekli okudum.Siz de bu şekilde yaparsanız sınavda yararını fazlasıyla görürsünüz.

      İKTİSAT

 Yüksel Bilgili-Mikro  İktisat ****
 Yüksel Bilgili-Makro İktisat  ****
 Erdal Ünsal-Mikro İktisat   **
 Yüksel Bilgili-İktisat Okulları ****
 Nurdan Arslan-Makro İktisat****
 Zeynel Dinler-İktisat Çıkmış Sorular***
 Yüksel Bilgili-Ceteris Paribus***(Özellikle mikro iktisadınız için çok önemli bir kaynak olacak.Emin olabilirsiniz.)
   -- Ersan Bocutoğlu-Makro İktisat (Gerek yok)
   -- Ersan Bocutoğlu-Karşılaştırmalı Makro İktisat (Yüksel Bilgili İktisat Okulları'na göre biraz daha karmaşık bir kitap, kaynak bolluğundan kaçınmamız gerektiğine inandığım için bu kitabı almayın diyorum.)
   -- Çözümlü Mikro İktisat Problemleri-İsmail Bulmuş (Çok ayrıntılı ve biraz zor sayısal sorular var, gerekli olduğunu zannetmiyorum.Zira sadece moralimi bozmaya yaradı:))
   -- Zeynel Dinler-İktisada Giriş


NOT: Kaynak bolluğundan mutlaka kaçının.Bir kitabınız olsun ama onu 2-3 kez tekrar yapıp konuları iyice oturtmaya bakın. Merak etmeyin konular her seferinde basitleşecek ve zevkli hale gelecek.

NOT2: İktisada yeni başlayanlar öncelikle Yüksel Bilgili'nin Mikro İktisat kitabını bitirmeli  sonra Ceteris Paribus'un mikro sorularını çözmeli. Mikroyu bitirdikten sonra Karşılaştırmalı İktisat Okulları'nı en az 1 kere okumalı, kitap bittikten sonra mikrodaki çalışma planı makroda da uygulanmalı. Yani önce Yüksel Bilgili makro kitabı çalışılmalı daha sonra Ceteris'in makro soruları çözülmeli. Son olarak Zeynel Dinler'in çıkmış sorular kitabı tekrar amaçlı olarak çözülmeli. Bu kaynaklar size kpss için yeterli olacaktır. 

NOT3: Kpss'yi başarıyla geçtikten sonra kurum sınavları için mikroda Erdal Ünsal'dan makroda ise Nurdan Aslan'ın kitaplarından faydalanabilirsiniz. Şimdiden iyi çalışmalar :) 

     MUHASEBE

     Benim kullandığım kaynaklar İhtiyaç Yayınları ve Ferhat Yıldız Çıkmış Sorular. Muhasebem iyi olmasına rağmen sınavda beklediğim neti çıkartamadım.Bazı konuların eksik kaldığını düşünüyorum .Bu yüzden aşağıda yazdığım kitaplar tavsiyemdir.
 -- Orhan Sevilengül-Genel Muhasebe   **(Olmazsa olmaz kitaptır ama muhasebeye yeni başlayanlar için ayrıntılı gelebilir.O yüzden 2.seviyede kullanmanız daha iyi olabilir.)
 --Murat Yayınları-Muhasebe***(Kitabı ben kullanmadım,arkadaş tavsiyesi ile yazıyorum.İyi olduğundan şüphem yok.)
 -- Ferhat Yıldız-Tamamı Çözümlü Çıkmış Muhasebe Soruları***

     MALİYE  

 -- Mahmut Kalenderoğlu-Kamu Maliyesi Bütçe ve Borçlanma**(Kitabın yetersiz olduğunu söyleyenler var ama ben ilk aşama için yeterli olacağını düşünüyorum. Tabi yetersiz olduğunu sınavdan sonra ben de anladım.)
 -- Abdurrahman Akdoğan-Kamu Maliyesi
 -- Ümit Kaymak-Maliye Soru Kitabı***
 --4T Maliye Soruları***

Deneme:
Sınava 3 ay kala deneme çözmeye başlayabilirsiniz.Ben haftada 2 ve ya 3 deneme çözdüm.Çözerken eksik konularınızı belirleyip mutlaka tamamlayın.

Alan denemesi için İhtiyaç Yayınları ve Murat Yayınlarını kullanabilirsiniz.

Genel Kültür-Genel Yetenek

İhtiyaç Yayınları Konu Anlatımlı Modüler Set
İhtiyaç Yayınları Soru Bankası Modüler Set
İhtiyaç Yayınları Deneme Seti
GK-GY çıkmış sorularının çözümlü kitabını almak istiyorsanız konulara ayrılmış olanını değil de yıllara göre hazırlanmış olanını almanızı tavsiye ederim.


NOT:Kitap araştırması yaparken çok dikkatli olmalısınız.Kitapları iyice araştırdıktan sonra alın.Kaynak bolluğundan mutlaka kaçının.Bir dersten 2-3 kaynağa hiç gerek yok.Bu sadece kpssnin gözünüzde büyümesine yol açar.

23 Nisan 2015 Perşembe

AKP'nin Ekonomide 12 Yılı

19:17 Posted by Hacker62 No comments
AKP, 3 Kasım 2002 tarihindeki genel seçimleri kazanarak iktidar olduğu için ekonomiyi yönetmeye başladığı 2002 yılsonunu başlangıç olarak almak doğru olacaktır.  

Aşağıdaki tabloda AKP’nin 2003 – 2014 yılları arasındaki 12 yıllık siyasal iktidarının makroekonomideki yansımaları yer alıyor. Bu tabloyu kalem kalem ele alarak değerlendirelim:

(1) AKP, 231 milyar Dolar olarak aldığı GSYH’yı 12 yılsonunda 800 milyar Dolara çıkarmıştır. Bu, yaklaşık 3,5 kat artış demektir. Bu artışın başarı derecesini ölçebilmek için Türkiye’nin de aralarında bulunduğu gelişmekte olan ülkeler grubunun toplam GSYH’sının nereden nereye çıktığına bakmak gerekir. Gelişme yolundaki ülkelerin toplam GSYH’sı 2002 yılında 6,9 trilyon Dolar iken 4,4 kat artışla 2014 yılında 30,5 trilyon Dolara ulaşmış. Demek ki Türkiye’nin bu 12 yılda GSYH’da sağladığı 3,5 kat artış, bulunduğu grubun toplam artışının gerisinde kalmış. Ayrıca Türkiye’nin 2014 yılında GSYH’sının bir önceki yıla göre gerilemiş olması çarkın ters dönmeye başladığının bir göstergesi olarak alınabilir.


(2) Kişi başına gelirde Türkiye, AKP iktidarının ilk 6 yılında hızlı sayılabilecek bir artış temposu yakalamış ama ondan sonraki 7 yılda yerinde saymaya başlamıştır. Dünya GSYH’sının dünya nüfusuna bölünmesiyle ortaya çıkan kişi başına gelir ortalaması kabaca 10 bin dolar dolayındadır. Bu miktar dünya için kişi başına ortalama gelir olarak kabul ediliyor. Bu gelir düzeyine gelip takılan ve yukarıya gidemeyen ekonomilere de ‘orta gelir tuzağındaki ekonomiler’ deniyor. Türkiye, kişi başına gelirdeki gelişmelere bakıldığında, son 7 yıldır orta gelir tuzağına takılıp kalmış bir ekonomi görünümü veriyor.

Yıllar
GSYH (Milyar USD)
Kişi Başına Gelir (USD)
Büyüme (%)
Enflasyon (%)
İşsizlik (%)
Bütçe Açığı (%)
Cari Açık (%)
2002
231
3.492
6,2
29,8
10,8
-11,2
-0,3
2003
305
4.565
5,3
18,4
11,0
-8,8
-2,5
2004
390
5.775
9,4
9,3
10,8
-5,4
-3,7
2005
482
7.036
8,4
7,7
10,6
-1,5
-4,6
2006
526
7.597
6,9
9,6
10,2
-0,5
-6,1
2007
649
9.247
4,7
8,4
10,3
-1,6
-5,9
2008
742
10.444
0,7
10,1
11,0
-1,8
-5,7
2009
617
8.561
-4,8
6,8
14,0
-5,5
-2,2
2010
732
10.079
9,2
6,4
11,9
-3,6
-6,2
2011
774
10.444
8,8
10,5
9,8
-1,3
-9,7
2012
786
10.497
2,2
6,2
9,2
-2,2
-6,0
2013
823
10.822
4,2
7,4
9,7
-1,2
-7,9
2014
800
10.404
2,9
8,2
10,9
-1,3
-5,7


(3) AKP iktidarıyla başlangıçta son derecede hızlı bir büyüme ivmesi yakalamış olan Türkiye, 2008 ve 2009 yıllarında önce duran, sonra küçülen bir ekonomik büyüme performansı sergilemiş bulunuyor. Küresel krizin etkisinin ‘teğet’ geçmediği özellikle 2009 yılında yaşanan yüzde 4,9’luk küçülmeden net bir şekilde görülebiliyor. Ardından iki yıllık bir toparlanma ve sonra son 3 yılda yaşanan potansiyel altı büyüme hızları (potansiyle büyüme yüzde 5) ekonominin yavaşlamasına ve sorunlar yaşanmasına neden olmuş görünüyor.

(4) AKP iktidarının en önemli ekonomik başarılarından birisi enflasyonu yüksek çift haneli oranlardan tek haneli oranlara indirmiş olmasıdır. Buna karşılık Merkez Bankası, yıllardır hükümetle birlikte belirlediği yüzde 5’lik enflasyon hedefine ulaşamıyor. Her ne kadar hedef Merkez Bankasının hedefi gibi görünse de hükümetle birlikte belirlendiği için bu orana ulaşamamakta yaşanan başarısızlık Merkez Bankasına olduğu kadar AKP iktidarına da aittir.    

(5) İşsizlik oranı, AKP iktidarı açısından önemli bir başarısızlık göstergesi olarak ortada duruyor. 2001 kriziyle birlikte yüzde 8’lik ortalamadan yüzde 10’luk bir ortalamaya sıçramış olan işsizlik oranı, ölçme yöntemlerinde yapılan ve oranın düşmesine yol açacak değişikliklere (*) karşın yüzde 10’lar düzeyinde kalmaya devam ediyor.  

(*Söz konusu değişiklikler işgücünün 15 – 64 yaş yerine 15+ yaş olarak tanımlanması ve son üç aydaki işsizlik başvuruları yerine son bir aydaki başvuruların dikkate alınmaya başlanmasıdır.)

(6)  AKP iktidarının en önemli üç başarısından birisi bütçe açığının sıfıra yaklaştırılmış olmasıdır. Diğer iki başarıdan birisi yukarıda değindiğim enflasyonun düşürülmesi diğeri de kamu borç yükünü azaltılmasıdır. Bunlardan enflasyonu düşürme başarısı sürdürülememiş ama diğer ikisi sürdürülmüştür. Bütçe açığı oranının düşürülmesi aslında kamu borç yükünün düşmesine o da enflasyonun düşmesine yol açmış görünüyor.

(7) Bütçe açığının düşürülmesi ne yazık ki cari açığın artırılması pahasına gerçekleşmiştir. Türkiye, 2000’li yıllara kadar bütçe açığı ve kamu borçlanmasına dayalı büyüme modeli izlemiş, AKP’nin iktidara geldiği 2002 ve sonrasında ise cari açık, özel kesim ve hanehalkı borçlanmasına dayalı büyüme modeline geçmiştir. Bunun sonucunda da bütçe açığı düşerken cari açık artmış ve bu model giderek daha fazla dış finansman sorunları yaratmaya başlamıştır. Türkiye, kırılgan ekonomilerin en başlarında yer almaya başlayınca cari açığı düşürmeye yönelik adımlar atmış bu kez de büyüme oranı ciddi biçimde düşmüştür. 

Aşağıdaki tabloda AKP’nin 2003 – 2014 yılları arasındaki 12 yıllık siyasal iktidarının borç yapısında yarattığı gelişmeler yer alıyor.

Bu tabloyu da ele alıp değerlendirelim:
(1) Bu tabloda bütçe açıklarını ve cari açıkları yeniden göstermemin nedeni 12 yıllık AKP iktidarı boyunca bütçe açıklarının düşmesine karşılık cari açığın artmasını ve bunun borçlarda nasıl bir yer değişikliğine neden olduğunu ortaya koyabilmek içindir.

(2) AKP iktidarı boyunca başta ÖTV olmak üzere vergi artışları, özelleştirmeler ve geçici gelirlerle bütçe açıkları kapatıldı ve kamu borç stokunun GSYH’ya oranı yüzde 69,2’den yüzde 34,9’a geriledi. Bu önemli bir başarı olarak görülmektedir.

Yıllar
Bütçe Açığı / GSYH (%)
Cari Açık / GSYH (%)
Kamu Borç Stoku/GSYH (%)
Özel Kesim Dış Borç Stoku/ GSYH (%)
Hanehalkı Borç Stoku/ GSYH (%)
2002
-11,2
-0,3
69,2
18,7
2
2003
-8,8
-2,5
62,2
16,1
3
2004
-5,4
-3,7
56,6
16,4
5
2005
-1,5
-4,6
51,1
17,6
7
2006
-0,5
-6,1
45,5
23,0
9
2007
-1,6
-5,9
39,6
24,8
11
2008
-1,8
-5,7
40,0
25,4
12
2009
-5,5
-2,2
46,3
27,9
13
2010
-3,6
-6,2
43,1
26,1
15
2011
-1,3
-9,7
39,9
25,9
17
2012
-2,2
-6,0
37,6
29,0
18
2013
-1,2
-7,9
37,4
32,4
19
2014
-1,3
-5,7
34,9
34,4
19

 (3) Buna karşılık özelleştirilen kuruluşların borçlarının devri ve krediye ulaşımın teşvikiyle özel kesimin borçları yükseldi ve GSYH’ya oran olarak yüzde 18,7’den yüzde 34,4’e çıktı. Talebi canlandırmak için hanehalkının krediye ulaşımı kolaylaştırıldı ve teşvik edildi. Böylece hanehalkının borçlarının GSYH’ya oranı bu dönemde yüzde 2’den yüzde 19’a kadar yükseldi.

(4) Dönem boyunca kamu mali disiplinindeki düzelme, özel kesim ve hanehalklarının mali disiplinsizliğe itilmesiyle sağlanmış oldu.

Sonuç ve değerlendirme
2001 kriziyle dibe vuran ekonomide toparlanmanın başladığı 2002 yılı sonunda iktidara gelen AKP, ilk yıllarda gerek krizin yarattığı olumsuz baz etkisinin kolayca tersine çevrilmesi, gerek IMF programının verdiği ivme ve maddi destek, gerekse de kriz sonrası yapılan iki önemli yapısal reform hamlesi (bankacılık sektörü düzenlemesi ve kamu kesimi mali disiplinin sağlanması için atılan adımlar) sonucunda ilk 6 – 7 yılda başarılı bir ekonomik performansa imza attı. Buna karşılık yapısal reformların yapılamaması, öteden beri Türkiye ekonomisinin en önemli hastalıklarından birisi olan kısa vadeli bakış açısının bu dönemde de devam etmesi, ekonomide yanlış yaklaşımların artmaya başlaması sonucu son 6 yılda işler tersine dönmeye yöneldi.


Özellikle büyümenin cari açığı artırmadan yükseltilememesi, içine girilen orta gelir tuzağının yarattığı refahı artıramama sorunları, dış finansmanda karşılaşılan sıkıntılar, risklerle birlikte kırılganlığın artması ve yapısal sorunlara sürekli yanlış teşhis ve yaklaşımlar yapılması önümüzdeki dönem için de sıkıntıların artarak süreceğinin göstergesini oluşturuyor.